ve…60 yaş…ilk maraton

İstanbul, 15 Kasım, 2015; Saat 12:47: Finish Line 42.2 km-3h:46m.
Koşuya başladıktan iki yıl sonra kendime hedef olarak seçtiğim ve “Runner’s World Türkiye Baskısında” ve “TRT Radyo1 Hayatın Sesinde”  yayınlanan röportajımda da beyan ettiğim ilk maratonumu geçtiğimiz pazar, 15 Kasım 2015, tarihinde tamamlamanın mutluluğunu yaşıyorum. Bu yazıda iki ana temayı işlemek istedim. Birincisi yarışla ilgili teknik konular, ikincisi ise bu esnada yaşanan olaylar.

 Teknik olarak ilk maratonum olmasına karşın yerinde bir kararla önceden belirlediğim 4 saat altı hedefi için, 3:45 tavşanının balonu altında koşuyu götürmem beni 3:46:40 gibi iyi sayılabilecek bir dereceye taşımada etkili oldu.  Serkan Boğahan adlı rehberimiz ve 3:45 tavşanı çok disiplinli ve tempolu bir grup yönetti. Grup halinde koşmanın faydası hem kopmadan gitmek hem su ikmali muz yeme nerelerde yapılır hangi noktada nasıl koşulur, bayır aşağı giderken ya da bayıra yaklaşırken neler yapılır rehberlik almak hem de karşılıklı olarak  teşvikler şeklinde ortaya çıktı. Bu sayede başlangıçta hızlı çıkan pek çok iyi atleti grup halinde 30-35 nci kilometrelerde geçtik. Diğer bir konu da maratoncular arasında önemli bir eşik olan 35.nci kilometre fobisini de grup içinde atlatmış oldum. Bu sayede 40.ncı km’ye kadar grupla gittim, ancak buradan sonra Gülhane Parkına çıkan yokuşta bir dakika kadar kopma oldu. Ancak, buna rağmen,önceden belirlediğim hedef kapsamında ilk yarı-maraton kısmındaki “pace” 5:20, ikinci yarı-maraton yani son kısım “pace” 5:40 hedefi yerine toplamda 5:22 gibi bir ortalama ile beklentimin üzerinde bir performans ortaya çıkmış oldu. Yaklaşık her yaştan 5.000 maraton koşucusu arasında, genel sıralamada 670.nci, Türk erkekler arasında 2000 kişide 277.nci,  Ali Turan, Sefa Het gibi milli atletlerin bulunduğu 228 kişinin koştuğu M55-59 yaş grubu, ki benim yaşım 60 olarak ay farkı ile grup içinde en yaşlı olmama rağmen, 30.ncu sıra fena sayılmaz. Ayrıca çıkardığım istatistiklerden 5000′ yakın katılımcıdan sadece 2800 kişinin yanında bitirme zamanı gördüm. Zaten maratonu bitirebilmenin bile başlı başına bir “challenge”  olduğu pek çok yazıda yer almakta.

Dikkat çekici olaylar ise; başlangıçtan itibaren, 42 km boyunca ve özellikle turistlerin yoğun olduğu son bölümde yol boyunca yapılan tezahüratların sadece yabancılar tarafından yapılıyor olması idi. Sanki uluslararası bir kulvarda Alman, İngiliz, Fransız ve diğer ülke vatandaşlarının ortak yaşadığı bir ülkede hissettim kendimi. Hatta bir kaç Türkçe kelime öğrenmiş bu insanlar Türkçe “Aferin”, “Hadi Gayret” gibi kelimeler ve alkışlarla sürekli tezahürat yapıldı. Ancak bizim Türkler pek ilgi göstermedi olaya. Hatta bir kaç seferinde yabancı koşucuların alkışlarla kendilerin alkışlattırma isteklerini boş gözlerle ve “deli mi bunlar” der gibi izlemekle yetindiler. Bu arada yarışa katılanlar arasında yabancıların sayısı özellikle bayanlar kategorisinde bariz olmak üzere, 83 Türk kadın yarışçıya karşın 400 yabancı kadın yarışçı,  Türk katılımcılardan fazla idi. Maratona katılanlarla ilgili İstatistik tablo son kısımda sunulmakta. Buna göre İstanbul’da daha çok yabancıların koştuğu, seyircilerin, alkışların, spor coşkusunun yabancı ülkelerden gelen turist ya da Türkiye’de yerleşik yabancılardan  kaynaklandığı YABANCI (!) bir olay yaşanmış oldu.

İkinci ilginç olay, annemin (84 yaş) bile yarışları izlemesi ve önceden hiç ilgisi olmayan bu konuda telefonla arayarak birinci Afrikalı arkadaşın 2:11’lik derecesini bana haber vermesi ve benim derecemi sorması idi. Bu arada hısım akraba daha önceki “Kaçıncı Oldun”  yazımda belirttiğim şekilde benim bu maratonda esmer arkadaşların önünde derece yapmamı beklemekte idi (!)

Diğer bir ilginç olay da bizim tavşan ile Trabzonlu (şivesinden anladığım)  bir koşucu arasındaki diyalog idi.

-Trabzonlu: Biraz yavaş gidelum, yetişemeyrum
-Serkan (Bizim tavşan): Yavaş gidersek 3:45 hedefine yetişemem, sen 4:00 grubuna katıl
-Trabzonlu: Yok benum hedefum da 3:45, sen yavaş cit, ben de hem size yetişebilurum hem de 3:45 ile bitirebilurum 😀

37 İstanbul Maraton Katılım İstatistik:

Koşanlar Kadın Erkek Toplam
TÜRK 83 1.095 1.178
YABANCI 401 1.288 1.689
TOPLAM 484 2.383 2.867

ist_marathon

“ve…60 yaş…ilk maraton” için 10 yorum

  1. Cengiz her zaman ki gibi harika yazmışsın. 3: 46 gibi bir derece harika. … yarışa ilmi hazırlanmanı da çok takdir ediyorum. benim babam da benim madalyamı görünce kahvede benim albay olan oğlan birinci geldi madalya aldı diyormuş… rezil olmamak için izah edinceye kadar göbeğim çatladı.. ama gene de koşuyorum diye bana “zır deli..” diyor.. Trabzonlu maratoncunun yaklaşımına evdekiler de epey güldüler… seyircilerin davanışalarına sadece üzülüyor insan… eminim trafiği kapattılar diye küfür bile ediyorlar… daha güzel derecelerini bekliyorum. ayaklarına ve de kalemine saglık… Selamlar. Sıtkı Çakır..

  2. Cengiz bey bravo diyoruz. Bir sonraki maratonda sevgili esiniz Hatice hnm.da birlikte size eşlik ederken görmek istiyoruz. Bu arada gerçekten sizi tebrik ediyoruz ve basarilarinizin devamını diliyoruz. Maraton koşmak tüm spor dallarının en ağırı olarak biliyorum. O yüzden de bravoo diyoruz. Sevgi ve selamlarimizla, sağlıcakla kalın. ..

    1. Trabzonlu’nun problemi “Nijeryalı Opeyemi Enoch adlı matematik profesörü, ilk kez 1859 yılında Bernhard Riemann tarafından ortaya atılan ve bugüne kadar çözülemeyen Riemann Hipotezi’ni çözmeyi başardı” haberindeki problemden daha zor ve çözülemeyen problemler listesine eklenmesi gereken bir durum, bence.

  3. Sevgili Cengiz;
    Maraton koşucuları için oldukça kısa sayılabilecek bir süre olan 2 sene içinde bu kadar üst düzey performans sergileyebilecek bir seviyeye ulaşarak bu mesafeyi koşabilmen; üstelik çok da iyi sayılabilecek bir sürede tamamlaman her türlü takdirin üzerinde. Bu değerlendirme içinde 60 yaş kriteri bu süreci daha da değerli kılıyor. Tebrik ederim.
    İşin teknik ve sağlık boyutundaki değerlendirmelerini hiç şüphesiz en üst seviyede yapıp bilimsel tabanda analizlerini yapıyorsundur. Ancak malum tıp konusunda bilinen bazı hususlar yeni araştırmalar sonrası farklılık arz edebiliyor. İnsanlık bu alanda hiç şüphesiz daha çok mesafe kat edecek. Seninde bu konuda bana katılacağını inandığımı ifade ederek aslında en doğru kararları yine insanın kendisinin vereceğini düşünüyorum. Vücudumuz her olayda/faaliyette bazı tepkiler veriyor. Şayet bu ikazları tahlil edip doğru kararları verebilirsen kendi kendinin doktoru olman pek tabi mümkün.( Belirli bir ölçüye kadar)
    Aydın için bazen sert ikazlar yapıyorum. Endişem; vücudunun bazı tepkilerini dikkate almayıp ”Bir şey olmaz” yaklaşımını sergilemesi. Sıtkı daha kontrollü ve kendini biliyor. Zaten mesafe konusunda kendisine kısıtlama koymuş.
    Yarış günü şehir dışında olduğumdan çıkmış destek için finişe gelemedim. Yarış esnasında ve sonrasında yaşadığın anekdotlar çok ilginç; maratona genç yaşta başlasan belki çok değişik bir pozisyon da olabilirdin. Kim bilir…
    Sağlıklı günler temennisi ile…
    Bülent AKSARAY

    1. Bülent,
      Desteğin ve iyi dileklerin için teşekkür ederim.
      Tıp ve spor konusunda düşüncelerimi daha önce de paylaşmıştım. Yorumlarında çok haklısın. Özellikle belirli yaşlardan sonra performans sporlarında risk mevcut. Ancak senin de belirttiğin gibi mümkün olduğunca bilimsel, öncekilerin deneyimlerinden yararlanmaya çalışan ve vücudunu dinleyip fazla gaza gelmeyecek bir yol izlemeye çalışıyorum. Bakma sen Aydın da çok dikkatli. Her yarış öncesi deneyimleri ile beni yönlendiriyor, antrenman programından, yiyeceğine, koşu sabahı yapılacaklara kadar. Benim okuduklarım ve 2 yıllık deneyimlerimden öğrendiğim: Spor yapmak hatta vücudu zorlamak, eğer belirli bir kalp, dolaşım, ortopedik rahatsızlık yok ise, oturup sürekli yemek yiyen popülasyonlara göre çok çok daha az riskli yaşam süresi açısından artı sunduğu yaşam kalitesi açısından karşılaştırılamayacak kadar üstün. Diğer taraftan belirli hedefler ortaya koyup bunlara erişmek, psikolojik açıdan faydalı. Herkesin uluslararası bir dereceye erişmesi zaten mümkün değil hedef de değil. Ancak PR denilen kendi rekorunu kırman bile inan başlı başına pozitif bir motivasyon katıyor hayata. Tabi ki ben bu konuda her şeyi biliyorum diğerleri hep yanlış diye bir duyguya kapılmıyorum İstisnalar kaideyi bozmaz ama genel istatistik kuralları açısından faydası çok çok fakat riski çok az bir aktivite olarak her kese özellikle de yaşlı ve yemekten başka hiç bir düşüncesi olmayanlara tavsiye ediyorum. Zaten sitenin teması bu. Her faaliyetin, 10K, yarı-maraton, full maraton kendine göre bir hazırlık ve beslenme şekli var. Eğer bilimsel ve kişisel yapıya uygun bir program uygulanır ve beslenmeye dikkat edilirse yaşam kalitesi ve süresi olarak önemli katkıları olacağını en son bilimsel araştırmalar da ortaya koyuyor yabancılar. Zaten bunun için de İstanbul’daki bir maratona 20 milyonluk İstanbul’dan 1900 erkek+300 kadın, uzaklardan 2000 Erkek, 600 kadın katılıyor ve seyircilerin yüzde doksanı turistler, yabancılar.

      Destek konusunda sitemlerim var. Sınıf sınıf diyoruz. Ancak 60 yaşında 3 arkadaşı, üstelik ikisi şehir dışından böyle bir olaya katılıyor, belki de yüzde olarak diğer tüm gruplardan fazla bir oranda, fakat bir kişi bile bırak finişi, evlerinin önünden geçerken bile bir el sallamıyor. Evlerinin önünden geçmek terimi fiziki olarak doğru, çünkü nerede ise tüm İstanbul’u dolaştık. Bence sadece yemeklere katılmak yerine bir kaç kişi bu yarışları izlemek için bile evden çıksa biraz spor yapmış olur. Yoksa oturduğun yerden koşmayalım yürüyelim demek işin en kolayı ki sanırım bizim ortak geçmişimizde en iyi öğrendiğimiz konu. Tabi kimsenin bir mecburiyeti yok. Biz alıştık Almanların, İngilizlerin “Come on” ,” Bravo” sesleri ile destek bulmaya…

  4. Her sene bir hikayem oluyor. Katılan ve konuştuğum her koşucuya doğruları söyler iken ne tuhaftır ki kendim uygulamada sorun yaşıyorum. çünkü 10 nun üstünde maratona katıldım ve bitirdim Hedefi tutturamasamda tecrübeye ye bağlı olarak bitiryorum.
    Bu sene ki maratonda 3:40 da bitirmek hedefim di.Ama 30 km de ki su istasyonunda ilk defa enerji jeli verdiler herkese almayın dedim ama 30 Km.yi 2:34 de yani 3:30 balonunun 500 mt. arkasında olunca yetişebilmek için jel aldım.
    Tesadüftür ki Power jel ve Pace Jel olmak üzere iki tür jel vardı benden öncekiler Power jelleri alınca zaman kaybetmemek için bana uzatılan Pace jeli aldım ve içince her şey değişti midem bulandı ve yürümek zorunda kaldım yani katılımcı oldum ve 4:04 de tamamladım. Bunu genelikle yapmamam gerekir ken sık sık yapmaktayım.Sağlık olsun diyerek bir daha ki maratona inşallah hedefi tutturacağım.Kadınlar doğum sancısı esnasında bir daha çocuk yapmamaya,denizciler fırtınalı havada bir daha denize çıkmamaya,maratoncular da koşu esnasındaki sıkıntılarda bir daha maraton koşmamaya karar verir ama sonrasındaki zevk ve mutluluk sonucu bu kararı unutur tekrar uygulamaya devam eder.Selamlar

    1. Aydın,
      Aynı ya da benzer zevki bana da aşıladın. Sağ ol.
      Dakikalar sadece Homo Sapiens olarak evrimleşirken oluşan egomuzu tatmin edecek rakamlar başlangıçta. Ancak her olayda olduğu gibi bu alanda da ilerledikçe olgunlaşıldığı, olgunlaştıkça da daha yüksek duygularla tanışıldığını yaşadım. Ben ilk maratonumda senin de bahsettiğin ve internette en çok sözü edilen 35Km. duvarını göremedim. Belki grupla koştuğumdan ve acemiliğimden. İleride de teknik ilerledikçe usulüne uygun koşularla bu 35 Km olayını yaşamam inşallah.
      İki yıldır bir disiplin ve hedef kapsamında yaptığım koşu ve antrenmanlar üzerine ilke defa maraton koşmuş olmam ve müsabakada Türkiye’den sadece 2.300 kişinin(Kadın-erkek dahil) koşuya cesaret edebilmiş olması ve bunların yarıya yakının tamamlayamamış olması insanın kendine olan güvenini artırıyor.
      Her disiplinde bir Nirvana olması gibi, karatede siyah kuşak, belki yüzmede Manşı geçmek, burada da Maraton önemli bir eşik noktası ve bitirmiş olmak gurur kaynağı Ayrıca Pheidippides (Greek: Φειδιππίδης) ekibi kapsamında bir tarih olayına dahil olma ayrı bir zevk, benim için.
      Bu düşünceler ve deneyimle network’um kapsamında koşu konusunu her fırsatta gündeme getirmeye çalışıyorum.

Bir yanıt yazın