St Paul Ultra

2019 yılının uzun koşusu olarak “3 Kasım İstanbul Maratonuna” kayıt olmuştum. Ancak bu parkurda daha önce koşmuş olmam, maraton koşmaktan çok maraton öncesi-sonrası İstanbul’un karmaşası ve zorlukları nedeniyle de pek istekli değildim doğrusu. Zaten boş caddelerde, yüksek binaların arasında asfalt zeminde koşmanın bir cazibesi kalmamıştı. Ayrıca sahil yolundaki yeni düzenlemeler parkuru çok daha sevimsiz hale getirmişti. Bu arada internette koşulara bakarken Karabük’te orman ve kanyonlar içinde bir ultra gördüm. Hem memleketim, hem ultra hem de güzel manzaraları görünce incelemeye başladım. Ayrıca olay tarihi 9 Kasım rahmetli babamın ölüm günü. Hemen atladım tabi. Meğer bu Karabük Manavgat Beşkonak’ta “rafting” ile meşhur bir yermiş. Daha da önemlisi Hristiyan aleminde önemli bir yeri olan St Paul yolunda ilk defa gerçekleştirilecek bir koşu olması; 44 kilometre ve 2200 metre tırmanışı olan bir ultra.

7 Kasım günü Eskişehir-Isparta ve 8 Kasım Isparta-Beşkonak yolculuğu sonrası, ultra başlangıç noktasında olan Perge Otele geldik, eşimle. Aman Allahım, nasıl bir yer. Yol boyunca sağımızda uzanan ve rafting yapılan Köprülü Kanyon’da onlarca kolu ile köpüklü bir şekilde akmakta.

Köprülü Kanyon

Köprülü Kanyon Rafting Merkezi, Selge Antik Kenti’nin 11 kilometre aşağısında. Rafting parkuru en az tehlikeli parkurlar arasında. Yaklaşık 12 kilometrelik 2 parkur var. İsteyen ormanlık araziye çıkıp, dağ safariye katılabiliyor. Su sıcaklığı yaz- kış sabit 9; derece. Bu tip her olayda olduğu gibi buraya da en çok yabancı turistler ilgi gösteriyor. Her yıl Türkiye Rafting Şampiyonası da burada düzenleniyor.  Otel sahibi yazın buralarda rafting botlarının burun buruna olacak kadar kalabalık olduğunu söylüyor. Yol boyunca her adımda ya bir rafting tesisi ya da konaklama tesisi var, akarsu boyunda.

Otelimiz önünde şelaleler ve büyük bir havuz var.

M0D_2533

Bungalov tipi daireye yerleştikten sonra koşu malzemeleri ve göğüs numarasını aldık. Güle oynaya geldiğim akşam ki teknik toplantı öncesi koşu rotasını işaretleyen gençlerin yorum ve bu yorumları destekleyen çektikleri videolar nedeniyle kâbusa döndü. “Abi” dedi birisi “yolu işaretlerken birden bir duvara çarptım, dimdik, gökyüzüne doğru. Kafamı kaldırınca yukarıda uçan kartalları gördüm. Daha sonra güç bela yukarı çıkınca bu sefer kartalları aşağıda gördüm, o kadar dik bir kesim. Aman dikkatli ol, aşağıya bakma, kanyonun yüzüne doğru iyice yanaş ve ellerinle destek al”. Hayda! koşuya mı geldim, bu yaşta risk almaya mı. Bir ara koşuya başlamamayı düşündüm. Fakat sonrası yiğitliğe leke gelmemesi için ve daha önce bu yarışa katılacağımı tantana ile etrafa yaydığımı düşününce, özellikle Sıtkı Çakır isimli koşucu arkadaşa malzeme vermemek için, ne olursa olsun deyip devam dedim ve yattım.

Sabah 07:30 herkesle birlikte başlangıç noktasından yola çıkıldı. İlk yedi buçuk kilometre sorunsuz geçildi, zaten olay bundan sonra başlayacaktı. Uzaktan dümdüz görünen kanyonun suratına doğru yükselmeye başladık. Yarışa katılan sayısı fazla olmamasına rağmen, henüz başlangıçta olduğumuzdan önümde ve arkamda gençler grup halinde görünüyordu. Biraz da bundan cesaretle tırmanmaya başladım. Bu arada genelde insanların gruplar halinde ve birbirini kollayarak gittiğini gördüm. Ben yalnız başıma idim ve yarışa katılanların kafa kağıdına göre benden sonraki en yaşlı en az 10 yaş küçüktü. Neyse toplantıdaki gencin tavsiyesine uyarak ve aşağılara bakmadan iki kilometre kadar bu keçi yolunu tırmandık. Zaten yollarda keçilerden başka canlıya da rastlamadık.

M0D_3120

Bu etap bittiğinde 15 kilometre tamamlanmıştı. İkinci CP’de 5 dakika ikmal yaptıktan sonra tekrar yola koyuldum. Bu çıkışta bir güzellik olarak parkur Selge Antik Tiyatro içerisinden tur attırdı. Aşağıdan yukarı basamakları çıkarken biraz daha yorulduk, fakat değdi buna.

Bu arada biraz arkamda olan bir genci, Özgür Kuşçu, yanıma alarak daha emniyetli bir şekilde yola devam etmeye başladık. Zemin o kadar zorlu idi, bu nedenle önceden planladığım sürenin çok gerisinde kalmaya başladık. Özellikle yokuş aşağı koşularda normal süratin üzerinde koşulması beklenirken, zemin nedeniyle yokuş yukarı koşu süratinde ancak ilerleyebiliyorduk. Üçüncü CP, 25K, geldiğimizde plandan yarım saat geride olduğumuzu gördüm; ancak yapacak br şey yok, bize göre zemin çok kötü, koşamıyoruz. Nihayet dördüncü CP, 33K, geldik. Hem eğim haritası hem de CP gençler bundan sonrası çok kolay demesine rağmen tekrar tırmanmaya başladık. Tırmanıyoruz, tırmanıyoruz, sonu gelecek gibi değil. Her köşede bitti gibi görünen tırmanışlar köşe dönüşü tekrar başlıyor. Kilometre 41 geldiğimizde SELGE Tepesini ve oradaki kalabalığı görünce tamam dedik olay bitiyor. Bu kanıya varmamızın nedeni ise teknik toplantıda organizatör 44K yolun bir kısmını keserek 41.5-42 civarına kısalttıklarını belirtmesi idi. Ancak tepeye vardığımızda buranın asfalt yol bitimi bir meydan olduğunu ve gezmeye gelenlerin buradan arazi motorları kiralayıp Tazı Kanyonuna sefer eylediklerini ve halen gidecek 2-2.5K yolun olduğunu duyunca biraz bozulduk. Tesellimiz yolun bundan sonra ilk defa koşmaya müsaade edecek zemin ve eğime sahip olduğunu görmemiz oldu, Özgür ile. Neyse bundan sonra kalan son enerji, takat, psikolojik motivasyon ve diğer değerlerimiz kullanarak bitişe yollandık. Bitiş muazzamdı. Tam uçurumun kenarı, duramasak uçurumdan aşağı kanyonuna düşecektik.

Yine çok klasik bir ortam ve manzara: Beni biraz yaşlı gören ve bu kadar koşmamı meydan okuma olarak gören yabancı turistlerin alkışlaması, tezahürat yapması; yurdum insanının ise anlamsız ya da acıyarak bakmasından bahsetmek ne kadar doğru olur, bilemiyorum.

Cengiz Yardibi, Eskişehir, 16 Kasım 2019

“St Paul Ultra” için 5 yorum

  1. Aslan kardeşim önce canı gönülden kutlarım. Okurken tüylerim ürperdi ve Sıtkı namlı adem’in gazı ile hareket etmeni hiç uygun bulmadığımı söylemeden geçmeyeceğim. Ve seni kıskanmaya devam edeceğim.
    Ne mutlu sana
    Sevgiler öpüyorum
    Gündüz Ateş

  2. Sevgili Cengiz, katılıp ve tamamlamış olmandan dolayı seni kutluyorum. Bu parkurda koşuyor olmak dayanıklılık gerektiriyor, salt bir koşu değil çünkü. Şimdi bu koşunun değerini daha iyi anlayabilmemiz için yazında bahsetmediğin konulara ilişkin sorularım var;
    1. Kaç katılımcı vardı ?
    2. Kaç kişi tamamladı ?
    3. Sen kaçıncı oldun ?
    4. Yaş grupları neydi ?
    5. Kendi grubunda kaçıncı oldun ?
    6. Bedenin fiziki dayanıklılığının yanında mental dayanıklılık da gerektiren bir yarış, mesafe ve sürenin uzunluğu kişiyi her an bırakmaya zorluyor, bunları nasıl aştın.
    Tekrar kutluyorum seni. sağlıklı bir yaşamın olsun.

    1. Toker,
      Koşudan zor sorular sormuşsun.
      1. Kaç katılımcı vardı ? 79 adem+ 20 havva registered; sanırım 45-50 kişi başlangıç çizgisinde idi…
      2. Kaç kişi tamamladı ? 35 kişi tamamlamış,
      3. Sen kaçıncı oldun ? Ben 16 ncı sırada, 8 saat 01 dakika ile; tüm yaş ve cinsiyet dahil
      4. Yaş grupları neydi ?40 altı, 40-50, 50 üzeri
      5. Kendi grubunda kaçıncı oldun ? Benim grup 60+ olmadığından, en yaşlısı 1966 doğumlu gençler arasında, 50+ grubunda, bitirebilen 4 kişiden 3 ncü olup kürsüye çıktım.
      6. Bedenin fiziki dayanıklılığının yanında mental dayanıklılık da gerektiren bir yarış, mesafe ve sürenin uzunluğu kişiyi her an bırakmaya zorluyor, bunları nasıl aştın?
      Kademe kademe aşılıyor, müsabakalı koşulara başladığım 6 yıl içerisinde tedricen 10, 15, 21, 42 km derken, ultralara geçip sırası ile İznik:50km-2100m Cappadocia:65 km-2100 m, Erciyes 65 km-2500m, Frig:55km-1500 metre derken, last but not least St Paul 44km-2500m, devam etti.

      İnsanoğlu sınırı belli değil, 256 km Spartan Ultra yanında benim koştukları kısa mesafe sayılıyor. Murakami, Aykut, Mert, Taner Hoca… “Raramuri Kabilesi” normal vatandaşlar bile sandalet ile 500 km koşabiliyormuş!

      Diğer taraftan koşu sadece bacaklarla yapılır algısı tam doğru değil, deneyimlerime göre; aslında beyinle yapılıyor. Nasıl mı? 21k yarımaraton koşarken beyin buna odaklanıyor ve 15k sonrası yoruldum zannedip bir bitse diyorsun. Aynısı 65k için de geçerli. Bu kez beyin 65’e göre kuruyor kendini ve 21 kilometrede daha yeni başlamış gibi hissettiriyor, bacak, ciğer, kalbi. Ancak 50k’lara gelince yavaş yavaş su koyvermeye başlıyor, hatta bu yarış bitmez bırak gibi garip önerilerde bulunuyor. Bunları aşmayı başaran kişi, tabi gerekli antrenman ve beslenmeyi yapmış, emek, efor harcamış, ter dökmüş ve yarışa hazırlanmış kişi, için kilometre rakamları sadece mihenk taşı, örneklere bakarsak.

Bir yanıt yazın