Koşunun Ultrası

Koşma hevesi, sağlık ya da egzersiz yapmış olmak için 5-10 kilometre yeter. Biraz daha iddialı olmak için yarı-maraton denenebilir. Daha farklı heyecanlar yaşamak ve yaşamın tadını anlamak için maraton koşulur. Göklere ulaşmak için ultra yaşanmalı.

Ultra-Maraton ya da koşucular arası deyimle ultra 42.195 metre ötesinde koşulan bir olay, yaşam tarzı; başlangıçta heyecan, heves, challenge; sonlara doğru susuzluk, eziyet,  acı, yorgunluk, pişmanlık. Fakat her anında doğa ile bütünleşme, kendi sınırlarını aşma, bir disiplinin en üst derecesinde dolaşma, bir anlamda nirvanaya erişme.

Ultra koşuya benzer bir olay yok, gerçekten. On kilometre koştuktan sonra, 21,1 kilometrelik yarı-maratona, biraz daha iddialı olanlar için zor da olsa maraton koşulabilir; zaman, uygun, programlı çalışma ve sabır ile. Kişi yapısı, azmi, çalışması ile belirlenen bir zamanda bu koşuları bitirebilir. Bir sonraki yarışta kendi en iyi derecesini yapabilir; gözüne kestirdiği bir kaç kişiyi geçebilir. Bu da yeter ona her koşuda, eğer koşmak için doğmuş bir atlet değilse.

“Trail running”, Türkçesi maalesef yok, olsa da her çeviri eksik kalıyor, patika, yol, koşusu gibi. Bunlar “trail running” duygusunu vermiyor, koşanlar için: Erciyes Ultra Sky Trail, Kapadokya Ultra Trail, Tahtalı UltraSky100K, Frig Vadileri Ultra… Ultra-Maraton Trail-Running koşuları maraton dahil tüm yol koşularından tamamıyla farklı olaylar. Ultralarda zaman diğer koşularda referans olan ”pace-bir kilometreyi koşma süresi” gibi olmuyor. Genelde ultra parkuru boyunca belirli kriterlere göre kurulan kontrol noktaları-CP, belirli bir kilometreye erişim süresi ya da tüm parkuru bitirme süre limiti olarak ve saat bazında en geç erişim süresi yayınlanıyor. Parkur güçlük derecesine göre bazen mesafe bazen süre burada zorluk. Örneğin nispeten daha az tırmanış ve zemini uygun olan İznik 50K için 7 saat benim gibi 60+ sonradan koşucu için normal iken, 3000 metre tırmanış içeren Erciyes Ultra zemindeki zorluklar nedeni ile 14 saate uzayabiliyor. Yol koşularında belirli bir sürat ve süre ile, genelde 15-20 dakikalık bir 3000 metre koşudan  en fazla 5 saate uzayabilen maraton gibi olaylar yerine ultralarda bitirebilme önemli.

Parkur boyunca ayakta kalabilmek, “survivor” olmak tek geçerli kriter. Yaş, cinsiyet, beden ölçüsü çok önemli olmayabiliyor, ultralarda. Bazen 40, 50 hatta 60 yaşındaki ultracılar birinci gelebiliyor. Kemal Kukul, 1965 doğumlu, İznik Ultra 2017, 140 kilometrede birinci olarak tamamlıyor. Maraton için atletler 25-30 yaşlarında zirveye erişirler ve bu sürer. Ultralarda ise 30 yaşın üzerinde koşucular 30 yaş altındakilerden çok daha fazla; 63 yaşıma yakın koştuğum iki ultra, Kapadokya ve Erciyes 63 ve 64 kilometre idi. İlk defa bu kadar uzun mesafeleri koşmama rağmen başarabildim. İlk 20-30 kilometre genelde müthiş manzara ve olayın ilk heyecanı ile beraber koştuğunuz kişilerle sohbet edilebiliyor; istasyonlar geçildikçe yorgunluk, yılgınlık başlıyor; 50 km ‘ye doğru acılar başlıyor, 60’larda ayaklar ateşe basıyor gibi olmaya başlıyor, baldırlar, kalçalar ağrımaya başlıyor ve yapacak bir şey yok. Daha uzun 80, 100, 110, 140’lardaki hisler ve vücut tepkisi nasıldır bilemiyorum şimdilik. Ancak bundan sonraki hedefim olan 80 km yakında deneyince öğreneceğimi biliyorum. Yol koşularında önemli olan fazla kilolar bile ultralarda önemli değil. Her kilo ve yapıda koşucular kendi başlarına ve istedikleri hızda koşabiliyor, yürüyebiliyor; kilodan çok mental bir olay bu.

Maraton genelde yalnız başına yaşanan olaylar, yollarda, belirli bir hızda, belki kulaklarda müzik, koş, koş, koş. Ultralarda müzik dinleme olayına pek rastlanmıyor. Önceleri etrafı seyretmek, zor arazi şartları, zamanla işaretleri kaybetmemek için sürekli alarmda olmak gerekiyor. Ayrıca, örneğin Erciyes gibi bir zeminde kaya ve dikenlerden sakınmak, dere-tepe, kayalıklarda yuvarlanmamak için gözünü dört açmak gerekiyor. Yine ultralarda arkadaşlık çok önemli. İşaretleri kaybetmemek, yaralanmalarda destek olmak, durup yardım etmek çok rastlanan olaylardan. Benim deneyimim fazla olmadığı için duyduklarıma göre bu macerada oluşturulan arkadaşlıklar çok daha uzun dönemli olaylardan daha fazla kalıcı ve derin olabiliyormuş.

Ultralar için strateji olması lazım. Beslenme, su ve elektrolit kaybını yerine koymak için plan ve stok lazım. İstasyonlarda ne kadar kalınacak, nasıl ikmal yapılacak, bir sonraki istasyona mesafeye göre hazırlık yapmak lazım. Yaklaşık 7000 kalori yakılmış oluyor 60-70 km bir ultrada. Bunu karşılamak için mide bulandırmayan ve şişkinlik yapmayacak, mağnezyum, potasyum ve tuz ihtiyacını karşılayacak tatlı, tuzlu, meyve uygun olarak seçilecek. Bunlar mesafe ve duruma göre ayarlanması gereken konular. Başlangıçta vücutta depo edilebilecek karbonhidrat miktarı çok kısıtlı, ancak 60-90 dakika dayanabilecek şekilde 2000 kalori civarında; 7000 hatta daha uzun ultralarda 10.000 kalorileri ihtiyacını karşılamak için karbonhidrat üretiminin koşarken yapılması gerekiyor. Tabi kolay değil, bilgi ve deneyim sahibi olmak da gerekli. Yarı ya da tam maratonlarda koşudan 2-3 gün önceden başlayan karbonhidrat yüklemesi ultralarda pek fayda sağlamıyor.

Sonlara doğru beyin, vücut, zemin bir arada çalışması gerekiyor. Vücudunuz ve ayaklar daha fazla gidemeyeceğim dediğinde beyin devreye giriyor. Beyin daha ne kadar gideceğiz dediğinde vücut atılıyor. Fakat bitişe yakın, insanlar bir kilometre kaldı diye teşvike başladığında bütün bunlara değdiğini düşünerek büyük bir keyif alınıyor. Ultramaratonlar bir meditasyon, sabır ve dayanıklılık, kendine güven koşuları.

Maraton ve diğer daha kısa mesafeli koşularda en fazla 3-4 saatte belirlenen caddelerde ve genelde etrafa bile dikkat edilmeden bitirmeye uğraşılıyor. Ultralar koşu ve spor harici bir doğa gezisi, doğa ile bütünleşme olayı. Bu sayede ultra koşanlar haricinde kimselerin göremeyeceği, ayak basamayacağı ve genelde Kapadokya gibi, Erciyes gibi, Kazdağları, Tahtalı, Kaçkar gibi doğa harikalarında macera yaşanıyor.

Bu nedenle yine geç olarak içine dahil olduğum ultra koşularını diğer yol koşularına tercih etmeye başladım. Hedefim öncelikle Türkiye’deki tüm ultraları koşarak görülebilecek tüm güzellikleri yaşamak.

Bir yanıt yazın