ilaç yerine egzersiz…60 sonrası

Dünyada ve Türkiye’de obezite çocuk yaşlardan itibaren yaygın hale gelmekte ve yaygınlık giderek artmakta; bunu çevremizdeki yediden yetmişe bir çok kişide görmekteyiz, istatistikî bir araştırmaya bakmaya bile gerek yok. Bu durum emeklilikten itibaren sür’atle artan bir orana erişmekte; emeklilikle birlikte ileri yaşlarda  elde kalan yemek ve oturmak eylemi ya da eylemsizliği nedeniyle. Gelişmiş ülkelerde emeklilik yaşı 60-70’lerde yıllardır; ancak bizde 40 yaşında bile başlayan emeklilik nedeniyle ileri yaş kavaramı farklılık göstermektedir. Bu dönem spor yapanlar (atletler) için farklı geçmektedir. Atletler arkadaşlarına, çevrelerine göre daha fazla yedikleri halde daha az kiloludur; dahası kalp ve dolaşım sistemi hastalıklarına yakalanma riskleri daha az, çok fazla yemek ve sağlıksız beslenme nedeniyle oluşan tip-2 diabete maruz kalma riski oldukça düşük kalmaktadır; genetik olarak daha yatkın olsalar bile.

Neden atletler, özellikle de 50-60 yaş ötesi olanlar, rahat koltuklarına sırtlarını dayamak arkadaşları ile yemeklere gitmek varken, haftanın beş-altı günü belki de hiç uygun olmayan ortamlarda; kaldırımı olmayan yollarda, genelde atlet olmayan ve halden anlamayan sürücülerle muhatap olma ve ezilme riskine rağmen egzersiz yapmaya çalışmaktadırlar, ölümlü dünyada? Bu kapsamdaki atletlerle yapılan söyleşi ve araştırmalarda ortaya çıkan sonuç: Yarışma psikolojisi, kendilerini diğerlerine karşı ölçme arzusu, bir şeyi başarma hissi; özellikle de belirli bir yaşa kadar bu imkanı bulamamış yaşlılar, sağlık açısından faydaları ve kendileri gibi düşünen kişilerle sosyal iletişim, arkadaş-dost teşviki gibi nedenlerle egzersiz yaptıklarıdır. Bu motivasyonları bir hapın içinde sunmak zor olsa gerek.

Yaşlı kişilerin erken ölümleri ve egzersiz arasında tersine bir ilişki mevcutmuş; yani ne kadar egzersiz o kadar geç ölüm. Bazı araştırmalar bu konuda rakamlar bile vermektedir: Eğer haftada fazladan 1.000 kalori yakabiliyorsanız, erken ölüm riskini yüzde yirmi azaltmış oluyorsunuz. Haftada 1.000 kalori aslında hiçbir şey; genelde 10-12 km. bir koşu yada, muadili yüzme, bisiklet ile kolayca erişilebilecek bir rakam. Her ne kadar bizde istatistik konusu tam anlaşılmayan ve müphem bir alan olmasına rağmen yüzde yirmi dendiğinde bunun lehte bir şey olduğunu da herkes anlayabilecektir. 

Bu noktada hemen uzun yaşayıp da ne olacak, “çok yaşayan yüze kadar yaşıyor” felsefesini dile getirenleri duyar gibi oldum. Ancak iş gelip hastanelerde sürünmeye ve genelde bir kaç hap alıp dönmeye, torunları kucağında alıp parklara götüre memeye, bir kaç merdiven çıktıktan sonra tıslamaya dayanınca yaşam kalitesinin önemi ortaya çıkıyor; kimse yolun sonu görünüyor demeden, şuram ağrıyor, kesiliyorum, aman bir çare diyerek hastanelere koşmaktan geri durmuyor ve kutu kutu hapları götürüyor. İlaç yazmayan doktorlara da kızılıyor. Torunları bir görsem, torunların çocuklarını bir sevsem, onların evlendiğini görebilecek miyim diyerek hayata bayağı bir asılıyor insanlar.
Hadi o zaman: Biraz egzersiz…
Egzersiz etkisi ile vücuttaki anatomik yapıda da bazı değişiklikler ortaya çıkmaktadır.
Telomerler: Colorado Boulder Üniversitesinde yapılan bir araştırmada1 yaşlılıkta egzersiz yapanların telomer uzunluklarının yapmayanlara göre daha uzun kaldıkları rapor edilmektedir. Yaş ilerledikçe telomerler doğal olarak kısalmaktadır. Ancak bu kısalma oranı egzersizle birlikte azalmakta imiş2.

Kalp atışı: Bazılarına göre, tabi bu bazıları yaşam ve sağlık konusunda ilgili ve bilgili kişiler, her yaratığın kalbinin belirli bir atım sayısı varmış.  Mekanik ve elektronik cihazlar hep belirli bir sayıda kullanım kapasitesine sahip olarak üretiliyor  “artema, aç-kapa” reklamındaki gibi. Fareler ve tavşanların yüksek kalp atım hızı daha kısa ömre bağlandığı gibi, fil, kaplumbağa ve balinaların yavaş atım hızları da uzun ömür nedeni olarak gösterilmektedir. Egzersiz yapan atletlerin kalp atım hızları yapmayanlara göre düşüktür. Bu iki şekilde olur, doğuştan kalp atım hızı düşük olanlar iyi atlet olur. Sonradan spora başlayanların ise atım hızları, kalp kaslarının güçlenmesinden dolayı düşer. Normal insanlarda kalp atım hızı 60-99 arasında iken, atletlerde 40-60 hatta daha da düşebilmektedir. Altmış yaşında koşuya başladıktan sonra iki yılda kalp atış hızımın 10  vuruş düşmesinden bunu bizzat yaşamış biriyim. Hatta bir muayene sırasında “bradicardi-yavaş atan kalp” teşhisi kondu, spordan ve konudan bir haberi olmayan bir doktor tarafından, güldüm geçtim. Milli atletimiz ve arkadaşım Kerim Koçer her seferinde hastanede kontrole gittiğinde hemen acile sevk edildiğini anlatır durur; nedeni normalde 40’a yakın kalp atışına sahip olması, bazen daha da düşmesi.

İşleyen demir ışıldar: Tıpkı makinelerde olduğu gibi insan vücudu da kullanılan kısımları geliştiriyor. Bunu da kendimden biliyorum; iki yıl gibi kısa bir sürede düzenli koşu egzersizi yapmam sonucu bacaklarımda ortaya çıkan ilave damarlar ve görünmeye başlayan kaslardan.

Kök hücreler: Genç insanların kasları kök hücrelerle dolu imiş. Normal yaşlanma sürecinde bu kök hücreler ölmekte ve kas erimesi-sarcopenia ortaya çıkmaktadır. Yapılan araştırmalarda egzersiz yapmanın kök hücreleri ayakta tuttuğunu göstermektedir.

Bu konuda serbest radikaller, DNA hasar, insan ömrünün sınırı konularında da egzersiz faydaları saymakla bitmeyecek bir şekilde tıp, teknoloji, genetik araştırmalar ilerledikçe daha çok argümanlar çıkması beklenmelidir.

Ancak her şeyde olduğu gibi bu konuda da aşırıya gitmek, özellikle ileri yaşlarda kaçınılması gereken bir durum olabilir. İleri yaşlarda ultra-maratonlar, her maratona katılmak ve bu suretle kalbe fazla yüklenmek sağlık açısından olumsuz sonuçlara neden olabildiği, bazı araştırmalar ve bizzat yaşanmışlıklarla ortadadır. Bu “fazla” ön-adı (sıfatı) tanımı kişiden kişiye, kalbine, nefesine bağlıdır. Bu konuda spor konusunda da bilgili bir doktora danışmak gerekirse eforlu-EKG ya da başka tıbbi ölçümler yaptırmak rasyonel bir davranış biçimi olacaktır.

1 http://www.runnersworld.com/peak-performance/feb-15-a-telling-tale-of-telomeres-exercise-health-and-aging
2 Telomerler kromozomların uç kısımlarındaki bir parça ve her hücre bölünmesinde kısalıyorlar. Berlirli bir yaştan sonra kısalamayınca hücre bölünmesi yani yenilenmesi duruyor,; bir yerde ömür-ölçer.

“ilaç yerine egzersiz…60 sonrası” için 3 yorum

  1. Özellikle telomer kısmı dikkatimi çekti. Genetik çalışmalarda kilit nokta bu telomerler. Kopyalama çalışmaları neticesinde ortaya çıkan bu telomerlerin kısalma durumu yaşlılığa dalalet. Bilim insanları nasıl kısalmayı yavaşlatırız diye düşünürken sporla da yapabilecek olmak insan için nimet 🙂

    1. Çok doğru; henüz sadece ne olduğunu öğrenebilecek seviyede bilim. Ancak gelecekte bunlarla oynanabilecek hale gelinecek. Telomerler kromozomların ucunda bulunan bir yapı. Senin de belirttiğin gibi her hücre bölünmesinde, yani yaşlandıkça, yei hücreler daha kısa telomerli olarak geliyor; böylece devam ediyor; ta ki artık hücreler bölünmeyecek hale gelinceye kadar. O zaman da yeni hücreler üretilemeyeceğinden canlılığın sonuna erişilmiş olunuyor.
      Şimdilik bilimin erişemediği bu teknoloji spor sayesinde otomatik olarak kazanılmış oluyor. Tabi burada telomer kısalmasını durdurma değil kısalma oranını azaltma söz konusu; diğer bir çok fayda yanında.
      Genetik yapı doğuştan geliyor; ancak bu yapıda genlerin devreye girip girmemesini belirleyen anahtarların yaşam şartları ile açılıp-kapanma olayı etkilenebiliyor. Bu nedenle de genlerde yazılı kodlar spor, çevre, stres, yiyecek, sigara vb. birçok etkenle devreye giriyor ya da pasif kalıyor.

Bir yanıt yazın