Spor yaptığını zannetmek…spor yapmak

cep-telefonu-bagimliligisitemizdeki koşu parkurunu ya da kapalı salonu kullanıyor olmama rağmen, zaman zaman Ankara’da bir kaç yerde mevcut koşu pistlerine  gitmeye çalışıyorum. Bunların çoğu da laf olsun diye yapılmış, kısa, yetersiz, dar.

Bugün yine Konutkentteki bir km.lik iyi sayılabilecek pistte koşarken şahit olduğum olay üzerine bu yazıyı yazmak aklıma geldi. Genç ve biraz da topluca bir bayan koşuyolunda durmuş, elinde telefon karşıdakine “Spor yapıyorum” diyor. Belli ki sporun “S” sinden haberi yok, diğerleri gibi. Biraz sonra da saatte 3 km. sür’atle yürümeye devam ediyor. Uzun süre koştuğum için pek çok grup ile karşılaşma durumunda kalıyorum, belki 40-50 kişiden fazla. Ancak maalesef “spor yapan” birini göremedim. Herkesin koşması tabi ki beklenemez, özellikle belirli bir yaş için Ancak, biraz olsun insan kıpırdanır, kalp atışlarını 10-20 atım yükseltir.  Sanki koşuyolunda bulunan tüm insanlar yürümekten bıkmış, mutsuz, beni buraya kim gönderdi diyen bir suratla karşıdan geliyor. Halbuki sporun amacı biraz hareketse, biraz da serotonin üretimini tetikleyerek “Nirvana”ya ulaştırmasa bile biraz mutluluk olması gerekir.

Diğer  dikkat çeken bir konu da cep telefonu. Sanki eskiden olduğu gibi telefonlar her yerde çekmediği için insanlar buraya telefon etmeye geliyor. Pist uzunluğu 1 km. olduğundan, ters yönde yürüyen birine 2-3 dakikada bir rastlıyorum Bu şekilde yarım saat eli kulağında spor yaptığını zanneden insanlar hem pisti gereksiz işgal ediyorlar hem de kendilerine zarar vermekteler. Diğer bir gariplikte 2-3 kişi yan yana ve yayılmış olarak piste yürümesi. Arkadan, karşıdan birisi gelirse özellikle yolunu kesmek için kasten yapıyormuş gibiler. Seni görüyor ancak kıpırdamıyor bile, belki de neden bu adam koşuyor diye gıcıklığına safları sıkıştırarak baraj kuruyorlar.

Bu pistlere her ne kadar  tam olmasa da bir nebze yumuşaklık sağlasın diye serilen halı benzeri malzeme üzerinde spor ayakkabısı ile yürümek gerekiyor. Ancak yine iyi giyimli bir bayan eşinin kolunda sivri topuklu ayakkabılarla yine pistin üzerinden gidiyor. Halbuki Çayyolunun, adında yol olduğu için mi bilinmez yolları geniş, yaya kaldırımları mevcut, özellikle de bu bölgede. Bir grup bayan pistin ortasında durmuş sohbet etmekteler. Bayanlar kenara diye bağırdım, geçerken, ancak beni duymadılar bile, spora(!) o kadar daldıkları için. Bir de nereden öğrendilerse ellerini kollarını yanlara açıp kapatarak spor yaptığını zanneden kimseler var. Arkadan bir gelir mi diye bakmadan, sadece kendini düşünerek bilinçsizce ve biraz da komik bir şekilde garip hareketler yapmaktalar.

Tabi bunda, spor kültürümüzün olmaması, okullarda bu konunun sıfır olması, eski Amerikan dokümanlarını tercüme eden ya da bunların tercümelerini okumuş fakat ömründe koşmamış, spor hekimliğinden haberi olmayan ve koşmayın, yürüyün diyen doktorların, aldıkları bu duyumları sanki kendilerinin araştırmaları gibi etrafa yayan bilgisiz ve sporla alakası olmayan kişilerin etkisi de yok değil.

Bu düşüncelerle pist üzerinde kol kola gezen, telefonda konuşan, baraj kuran, ellerini kollarını sallayan kişiler arasından, kazasız belasız sıyrılarak, slalomlarla bugünkü antrenmanı da bitirebildim.

“Spor yaptığını zannetmek…spor yapmak” için 4 yorum

  1. Yıllardır aynı durumlarla ben de karşılaştım. Şu an Eskişehirin eğitli bir semtinde kosuyorum maalesef aynı durumlar mevcut. Hatta bisikletler kay kaylar çocuk arabaları pazar arabaları vs.vs …

    .

  2. Sadece pistte degil heryerde var bu insanlardan bolca. Ornegin yuruyen merdiven inisi ve cikisinda. Kaldirimlarda. Hatta yolun ortasinda arkasina bile bakmadan agir agir karsiya gecen insanlar.

  3. Trafik kazaları istatistikleri arasına cep telefonunun sebep olduğu kazalarda girdi. Yolun ortasında cep telefonu ile konuşan ve gelen araçları umursamayan insanları görmek çok olağan oldu. Bu konuyu da EĞİTİME bağlamak istiyorum.

  4. Spor bir kültürdür bunu daha ilk eğitim safhasında almaya başlanması gerekir nereden çıktı diye bilirsiniz.Bizim okullarda öğrenci sporla tanışmadığı için genç vücudun fazla enerjisi atacak yer olarak zararlı alışkanlıklar edinmeye başlıyorlar topluma faydalı birey yerine asi ve suç işleyenler zincirinin bir halkası oluyorlar. Tabi tarım ülkesi olan memleketimizde sporun vereceği yorgunluk yerine tarlada çalışmanın verdiği yorgunluğu tercih edişidir.Çünkü tarlada çalıştığında karşılığını hasat zamanı alıyor.Ama sporda ise profesyonel olana kadar bu çok zor.Genelde gelişmiş toplumlarda ki tarım aletleri ülkemizde olmamasından zamanın büyük bir kısmını tarlada bedenen çalışmayı gerektirmesinden kaynaklandığını zannediyorum.Geçmişimiz bu olduğu için insanlardan spor la ilgili alaka beklemek şimdilik zor geliyor bunu bizler uygun lisanla ikaz ede ede düzeltmeye ve spora katılımı artırmaya çalışmalıyız.
    Örnek verecek olursak Yıldız Parkında 90 yıllardan beri koşuyorum.İlk zamanlar parmakla sayılacak kadar koşan vardı bunların büyük bir çoğunluğu asker kişilerdi o da fiziki kabiliyet testinden geçebilmek için yapıyordu.Diğerleri ise yurt dışı kökenli idi.Çevremizdekileri uyara uyara şimdi parkta koşan ve yürüyen o kadar çok insan var ki saymak mümkün değil ve insanlar bir birini tanımaya ve sosyal etkinlik adına bir araya gelme aracı olarak görmeye başladılar.Bu çok güzel bir hadise oldu şimdi yarış miktarları da artı ve daha çok koşma bilinci oluşmaya başladı bu değişim zamanla rayına oturacak tahmin ediyorum sabır ve sebatla insanları uyarmaya teşvik etmeye devam edelim.Selamlar

Bülent AKSARAY için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et