Aman Puanım Boşa Gitmesin Sendromu

Yıllardır bizim sistemimizde üniversite giriş operasyonu analizi yapmaktayım, amatörce. Bu dönemde her yıl üniversite yerleştirme başarı sıralamaları dataBase tutuyorum, kendi bilgisayarımda. Bu nedenle de etraftan eş-dost gelen öneri tekliflerini yanıtlarken bu işin psikolojik-sosyolojik-istatistiksel-tarihsel ayrıntılarına da girmek durumunda kalıyorum. Hatta öncesi aynı konuda LGS tercihleri de benzer izler taşımakta.

Nedir bu “puanım boşa gitmesin sendromu-PBGS? Sınavda alınan puan ile en yüksek puanlı bir lise ya da üniversite bölümüne girebilmek. Tabi üniversite için bölüm tercihi de devreye giriyor ancak burada da yine bayaslanmış bölümler, yıllara göre “moda” ya da “işe girme” kriterlerine göre ön planda. Son yirmi yıl tercih verilerine göre tıp fakülteleri en başa geçmiş, ardından klasik bilgisayar ve elektronik geliyor. Önceleri Elektronik-Bilgisayar-Endüstri şeklindeki trend değişmiş durumda. Eşit Ağırlık kategorisinde “Hukuk ve Psikoloji” almış başını gidiyor. Eskiden bir uluslararası ilişkiler, öğretmenlik modası olduğu gibi.

Bu şekilde örneğin bir puan türünde 30.000.nci olarak yer alan bir öğrenci bu trend kapsamında bir önceki yılın verilerine bakarak girebileceği en son kişi olabileceği bölümü yazıyor. Yine genel bir örnek Bilkent 2020-2021 eğitim yılı için İktisat tam burslu en son giren başarı sıralaması 800 iken aynı bölümde aynı sırada aynı dersleri alacak ücretli en son girenin başarı sırası 236.751, hukuk burslu 251, tam ücretli 33.373 olmuş. Bence burada sorun da başlıyor, aradaki büyük başarı farkı ve not sistemi,  yani gaussian ya da normal curve dediğimiz can egrisi sistemi. Bir sinavda ağırlıklı olarak alınan not belirlenir, bu nota gore dersi geçecek not hesaplanir. Bu durumda, genelde, başarı sıralaması yukarda olanlar ortalamayı yukarı çekince sorun olabiliyor. Bu noktayı hiç kimse tam burslu, %50 ya da tam ücretli bir öğrenci zeka seviyesi ya da daha sonraki yaşam başarısı konusunda bir önyargı , hüküm olarak algılamaması lazım. Sadece stim üzerinde belirli br sürate erişen tren sürati gibi, en azından ilk yıllarda başarı 800 ile 200 bin+ arasında bir fark olabileceği gözardı edilemez. Tabi ki ücretli başlayıp sonradan bursluya geçen ya da tersi olaylarda mevcut.

Başarı konusundan istek ve yetenek konusuna geçersek Türkiye’de üniversitesinden memnun olmayanların oranının % çok yüksek olarak raporlanması, sanırım başka yoruma yer bırakmayacaktır.

ÖSYM 2004 Tercih Mağduru Olmamak için

Çocuklarımın üniversite tercihleri konusunda başkalarına bırakmamak için araştırmaya başladığım 1997 yılından itibaren konuyu takip ediyorum. Kendi çocuklarımın tercihinde yönlendirici oldum, iyi mi oldu yoksa daha da iyi olabilir miydi, kimse bilemez. Çünkü koşullar, değer yargıları, dünya dinamikleri, ekonomik durum hepsi çok değişti son 25 yıldır.

Aşağıda o dönemde, yıl 2004, yazmış olduğım bir analiz mevcut. Bu yıllarda hâlâ yüzdelik dilim ve puna konuşulurdu, başarı sıralaması gözden kaçırılmış bir konu idi. Halbuki en basit bir mantık ve ÖSYM algoritması gereği başarı sıralamasının tercih isabetinde en önemli değil TEK kriter olacağı açıktı. Neyse…

ÖSYM tercih kılavuzlarında her bölüm için bir önceki yılın en küçük puan ve yüzdelik dilimleri verilmektedir.

Öğrenciler 2004 yılındaki puan ve sıralamaları ile bir önceki yılın verilerini karşılaştırmaktadır. Bu da tam anlamı ile “ elma ile armut karşılaştırması “ kapsamına girmektedir.

Neden?

Kılavuzda verilen yüzdelik dilim nereden hesaplanmakta:

Yüzdelik dilimler  = öğrencinin başarı sırası / OSYS ilgili yılın  hesaplanan aday sayıları

Burada paydadaki hesaplanan aday sayıları,  puan türü ve AOBP türü bazında yıllara göre büyük değişiklik göstermektedir.

Örnek:
Sözel puan türünde yıllara göre yüzdelik dilimlerin hesaplamasında kullanılan  aday sayıları :

PUAN TÜRÜYıllar0,8 AOBP’Lİ Aday sayıları
Y-ÖSS-SÖZ2004710.051
Y-ÖSS-SÖZ2003630.193
Y-ÖSS-SÖZ2002387.795

Aynı tablo 0,3 AOBP ve EK Puanlama içinde benzer şekilde belirlenir.

Buna göre 2002 yılında başarı sırası 10,000 olan bir öğrenci için yüzdelik dilimleri

PUAN TÜRÜYıllarYüzdelik dilim
Y-ÖSS-SÖZ20040,0141
Y-ÖSS-SÖZ20030,0159
Y-ÖSS-SÖZ20020,0258

Bu tabloda yüzdelik dilimlerdeki farklılığa dikkatinizi çekerim. Özellikle 2003’te, 2002 yılı referans alınarak yapılan tercihlerdeki yanlış yönlendirmeler önemli farklılık göstermektedir. 2004 tercihlerinde de 2003 yılı bilgilerinin kullanılmasındaki hata payı puan türü ve AOBP türüne göre değişiklik gösterecektir.

Halbuki bölümlere en düşük puanla giren öğrenci başarı sırası genelde aynı kalmaktadır.

Buna göre bir önceki yılın yüzdelik dilimine göre tercih yapıldığında(hesaplamada kullanılan aday sayıları arttığından  her yıl başarı sırası azalmaktadır) tercihini geniş tutmayan adaylar açıkta kalmaktadır.

Bu nedenle, yüzdelik dilimler yerine daha az değişken olan ve hesaplamada kullanılan aday sayısından bağımsız “başarı sırası” kullanılırsa çok daha isabetli tercihler yapılabilecektir.

Ayrıca aynı bazda olmak üzere önceki yıllara göre başarı sırası gözlenerek trend hesaplanarak mevcut yılda başarı sırasına göre hangi bölüme girilebileceği çok daha hassas olarak bulunabilir.

Örnek:

ODTÜ bölümlerine ait basit bir inceleme aşağıdaki tablodadır,

Yıllar20002001200220032003->2004 yılı kontenjanları
Bilgisayar Mühendisliği907814711951110->100
Elektrik ve Elektronik Müh,1.0951.109960943200->190
Endüstri Mühendisliği7641.0901.2881.418110->100
Makina Mühendisliği2.8552.8542.8842.913200->180
Moleküler Biyoloji ve Genetik2.0752.6883.0522.78530->30

Bu gelişim ile birlikte aynı bölümlere ait 2004 kontenjanları da incelenerek  hangi başarı sırası ile bu bölümlere girilebileceği büyük bir doğruluk ve güven derecesi ile bulunabilir.

Örneğin 2004 yılı için ODTÜ elektronik en az puanla girebilecek öğrenci başarı sırası 900’den küçük olacaktır.

Her öğrenci aldığı puana göre hedef bölümleri belirleyerek bu bölümlere ait yukarıda belirtilen basit bir analiz  ve başarı sırasına göre tercih yaparsa 1 kişi bazında doğruluğa kadar erişilebilir ve  bu kadar emek sarfedilen bir olayda, öğrenci, çok basit bir işlem eksikliği nedeniyle madur duruma düşmez.

Eskişehir, 11 Haziran 20121